MENÜ

27 Kasım 2017 Pazartesi Paylaşımı “Duygusal Zeka: Neden Önemlidir ve Nasıl Öğretilir?”

Duygusal Zeka: Neden Önemlidir ve Nasıl Öğretilir?

Eğitimde nihayet öğrencilerin duygusal zekalarını geliştirmelerine destek olmayı konuşmaya başladık artık. Peki ama bununla tam olarak ne demek istiyoruz? Öğretmenler öğrencilerinin duygusal zekalarını neden ve nasıl desteklemeliler?

Duygusal zekanın beş ana alanı kapsadığını söyleyebiliriz: Özfarkındalık, duygusal kontrol, kendi kendini motive etme, empati ve ilişki becerileri. Duygusal zeka başkalarıyla iyi iletişim için de önemli ve bu yüzden de daha iyi öğrenme, arkadaşlık, akademik başarı ve istihdama açılan bir kapı gibi. Okuldaki gelişim yıllarımızda edinilen bu tür beceriler, hayatın ileriki yıllarına ait alışkanlıkların temelini oluşturuyor.

Duygusal zeka kavramı 90’ların ortasında gazeteci Daniel Goleman’ın Duygusal Zeka Neden IQ’dan Daha Önemli? isimli ünlü kitabı sayesinde popülerleşti. Kitapta yer alan, duygusal zekanın IQ’dan daha önemli olduğu iddiaları psikologlar arasında bir tartışma başlattı. Ancak duygusal zeka akademik başarı için gerçekten de önemli bir faktör gibi duruyor.

Yüksek IQ’lu öğrencileri çocukluklarından yetişkinliklerine kadar takip eden çok ünlü bir araştırmada, yetişkinlikte dikkate değer mesleki başarı elde eden bireylerin daha yüksek irade gücü, sebat ve başarma arzusu gösterdiklerini ortaya çıkardı. Dönemin ufuk açıcı araştırmalarından marşmelov testinin (marşmelov yemeden bekleyebilen çocuklara daha fazla ikram seçeneği sunan test) sonuçları da ertelenmiş hazzın ve irade gücünün önemli olduğunu ve bu özelliklerin daha iyi okul notları, kazanç ve iş memnuniyetiyle bağlantılı olduğunu iddia etti.

Aktif Dinleme

Aktif dinleme becerisi gerçek bir iki yönlü iletişim kurmanın anahtarıdır ve sadece dikkatini vermekten çok daha öte bir şeydir. Diyaloğu gerçekten takip etmeyi ve karşıdakine kendi beden dilini kullanarak tepki vermeyi, sonra da alınan ana mesajları sözel olarak toparlayıp anladığınızı gösterebilmeyi kapsar.

Bu, sınıfta öğrencilerin öğretmenlerinden aldıkları geribildirimleri nasıl karşılayacaklarını etkileyebilir. Güncel bir araştırma geri bildirim girişimlerinin yüzde 38’inin yarardan çok zarar getirdiğini ortaya çıkardı. Bunun bir sebebi de insanların genellikle geribildirim aldıklarında benzer yanlış anlamalara düşmesi. Örneğin aldıkları geribildirimi nasıl biri olduklarına yönelik kişisel bir yargı olarak yorumlamaları ve söylenenleri tam olarak dinlemek yerine hemen cevap vermek için konuşmacının konuşmasının ne zaman bitireceğini düşünmeleri gibi.

Duygu Dağarcığı

Araştırmacı Lisa Barrett, öğrencilerin duygu dağarcığını genişleterek insanlar arası iletişim becerilerinin geliştirilebileceğini söylüyor. Öğrencilerin, “üzgün”, “hayal kırıklığına uğramış” ve “keyifsiz” arasındaki farkı anlamasını sağlamak, her biri için uygun stratejiler geliştirmelerini sağlayan bir sıçrama tahtası işlevi görür. Kısacası öğrendiğiniz her duygu kelimesi gelecekteki duygusal zekanız için yeni bir araçtır.

Bunu öğrencilere anlatmanın en basit yolu alfabe oyunu oynamaktır: Sınıfça, alfabenin her harfi için kaç farklı duygu bulabileceğinizi görme oyunu oynayabilirsiniz. Ardından bu duygular arasındaki farkları, buna nelerin sebep olabileceğini ve öğrencilerin bireysel olarak bu duygulara nasıl tepki verebileceğini tartışabilirsiniz.

Özfarkındalığı Geliştirmek

Eğer özfarkındalığımız zayıfsa, başkalarıyla karşı karşıya geldiğimizde ne yapacağımızı bilememe riski altında oluruz ve aşırı şişkin egomuz davranışlarımızı ve sosyal etkileşimlerimizi çarpıklaştırır.

Ünlü bir araştırmada araştırmacılar, öğrencilere bir sınavda nasıl olduklarını düşündüklerini sordu ve ardından onların bu yorumlarını gerçek sınav sonuçlarıyla kıyasladı. Araştırmacılar çoğu öğrencinin kendini olduğundan daha yetenekli gördüğünü ve bunun en çok, en kötü sonuçları elde eden öğrenciler için geçerli olduğunu buldu. Buna Dunning-Kruger etkisi deniyor ve eğitimde en yaygın görülen yanılgı olarak kabul ediliyor.

Araştırmacılar aynı zamanda öğrencilerin özfarkındalığını geliştirmelerini sağlayan stratejilerin arasında onlara üstbilişsel stratejileri öğretmek olduğunu da buldu. Bunu yapmanın yollarından biri de, “Neyi farklı yapabilirdim?” gibi kendi hakkında düşünmesini sağlayacak sorular sormaları için öğrencileri teşvik etmek olabilir. Ya da öğrencilerin sosyal becerilerini anlamaya başlamalarını sağlayan bir özdeğerlendirme anketi yapılabilir.

Empati becerisi kazanmak

Empati, bir başka insanın bakış açısıyla bakabilme becerisidir. Bunu, o kişiyi yargılamadan, hissettiği duyguları fark ederek ve onun bakış açısını ona geri ileterek yapabilmektir. Araştırmalara göre kitap okumak bu beceriyi geliştirmenin en iyi yollarından biri.

Karşımızdaki kişinin bakış açısını yansıtmak, o kişinin anlaşıldığını hissetmesini sağlar ve bu da iş birliği ve destek olasılığını artırır. Çocuklar genellikle empatiyi, başkalarının nasıl empati gösterdiğini gözlemleyerek öğrenirler. Buna öğretmenlerin ve öğrencilerin birbirlerine empati göstermesi de dahildir

Duyguları yönetmek

Öğrencilerin kendi kendilerini “regüle etme” yani düşünce ve duygularını yönetme becerilerini geliştirmelerini sağlamak, onları desteklemenin en etkili ve verimli yollarından biridir. Bu özellikle, dürtü kontrolü ile sansasyon arayışı arasında derin bir uçurumun olduğu erken ergenlik dönemi yani ortaokullar için geçerlidir.

Peki kendi duygu ve düşüncelerini yönetme teknikleri neye benzer? Sporcular tarafından kullanılan ama aynı zamanda sınıflara da uyarlanabilecek yaklaşımlar bulunuyor. Bunlar arasında örneğin olayları bir tehdit yerine bir fırsat olarak görmek ve faydalı iç diyalog yer alıyor. Öğrencilere duygusal becerilerin sabit değil geliştirilebilir olduğunu öğretin. Bu, uzun bir zaman dilimine yayılan kademeli bir süreç olduğu için hem öğrencinin hem de öğretmenin çok fazla çaba ve sabır göstermesini gerektirir.

Kaynak: The Guardian “Emotional İntelligence: Why İt Matters And How To Teach İt