MENÜ

28 Ekim Pazartesi Paylaşımı “On Yumurta Kaç Öğretmen Eder?”

On Yumurta Kaç Öğretmen Eder?

Henüz ilkokuldayım, evde oturuyoruz. Telefon çaldı. Koştum, açtım. Babamın okul arkadaşı Kerim Amca. O da babam gibi öğretmen. Çocukluğumuzun öğretmenleri işte… İki söz arasında hemen birkaç soru, her fırsatta öğretmenliği yaşıyor ve yapıyor. Telefonda hemen sınav başladı:
– Zafer, İstiklâl Marşı’mızı kim bestelemiştir?
– Zafer, Konya’nın plakası kaç?
Hepsini yanıtlıyorum.
Ardından o zaman bana çok garip gelen bir soru geliyor:
– Zafer, on yumurta kaç öğretmen eder?
Şaşırıyorum.
– O nasıl soru Kerim Amca?
Kerim Amca, telefonda uzun uzun gülüyor. “Bak, okulun akıllısı Zafer, yanıtını bilemediğin bir soru buldum işte. Şimdi telefonu babana ver. Sonra da babana sor. O sana yanıtını sonra verir.” diyor.
Babamla Kerim Amca’mın telefon görüşmesi bitince babama soruyorum:
– Baba, Kerim Amca’m sordu. On yumurta kaç öğretmen eder?
Babam da gülmeye başlıyor. Ardından gülerek başlayan ama bittiğinde ikimizin de gözyaşlarıyla yıkanan öyküyü anlatmaya başlıyor:

Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinin yaklaşık yirmi kilometre güneyinde yan yana iki orman köyü vardır: Boşnakköy ve Armutlu. Her iki köyde de hayat zor, insanlar yoksuldur.
1950 yılının güneşli bir Temmuz sabahında, bu iki köyün en çalışkan iki öğrencisi Ali ve Kerim, öğretmen okulu sınavına katılmak için ilçe merkezine yola çıkarlar. Tabii yürüyerek. Ali’nin elinde küçük bir sepet ve sepetin içinde 10 tane yumurta vardır. Evde para olmadığından annesi ilçede satıp sınav için lâzım olacak kalem, silgi gibi ihtiyaçları alması için bu 10 yumurtayı, biraz kendi evinden, biraz da komşularından toplayarak Ali’ye verir. Kerim’in ailesi daha da fakir olduğundan Kerim’de o da yok. İki kader arkadaşı, yaklaşık yirmi kilometre yolu yürüyerek ilçe merkezine ulaşır ve hemen bir bakkala girerler; 10 yumurtayı satarak bir kalem ve bir silgi alırlar. Kalemi ortadan kırıp silgiyi de ikiye bölerek sınava girerler. Akşamüstüne doğru sonuçlar açıklanır, ikisi de başarılı olmuştur. Ancak bilmedikleri bir şey vardır: Sınavın iki gün sürdüğü. Bu iki küçük köylü çocuk; sınava girdikten sonra köylerine dönmeyi düşünürken,  Hükümet Konağı’nın önünde, ağlamaklı bir şekilde geceyi nerede geçireceklerini bilmeden bir aşağı bir yukarı yürümektedir…
Cadde üzerindeki evlerden birinde, bu iki köylü çocuğa merakla bakan bir kadın onları eve çağırır. Durumu öğrenince onları doyurur. Akşama eşi de işten gelir ve çocukları o gece misafir ederler.

Çocuklar ikinci gün de sınava girip başarılı olurlar. Birkaç ay sonra Kastamonu Gölköy Öğretmen Okuluna kayıt yaptırırlar ve ardından şanla şerefle geçen otuz yılı aşkın öğretmenlik yaşamı… Babam, kendi hayat hikâyesinin sonunu şöyle bağladı:

“Bak oğlum, köyden 10 yumurtayla çıkan iki çocuğun öğretmen, subay, mühendis, milletvekili hatta cumhurbaşkanı olabildiği yönetime CUMHURİYET denir.

Kaynak: Gerçek bir hikâyeden alınmıştır.