MENÜ

29 Nisan Pazartesi Paylaşımı “Okumayan Okur-Yazarlar Değil Nitelikli Okurlar Yetiştirmeye Çalışmalıyız!”

Okumayan Okur-Yazarlar Değil Nitelikli Okurlar Yetiştirmeye Çalışmalıyız!

Modern yaşam diye adlandırılan şimdiki zamanda teknolojinin de tesiriyle öğrencilerimiz ve bizler sürekli ve yoğun bir bilgi, reklam akışının içinde yaşıyoruz. İzlediğimiz programların, gazete haberlerinin, köşe yazılarının, okuduğumuz kitapların, izlediğimiz filmlerin ve ana haberlerin de eleştirel gözle bakılması gereken materyaller olduğunu düşünürsek, hangi görüşte olursak olalım, bu materyallerin doğru anlaşılması, yorumlanması ve bununla kalmayıp gerekliliğinin sorgulanmasını, nesnel biçimde değerlendirilmesini hepimiz isteriz. İşte tam bu amaçla eleştirel okumanın öneminden bahsetmeliyim.

Eleştirel okuma nasıl ortaya çıktı?

1950’li ve 1960’lı yıllarda, özellikle Batılı devletlerde komünizmin yarattığı kaygılar, teknolojik alandaki hızlı gelişmeler, kitle iletişim araçlarının yoğunlaşması ve etkisinin artması sonucu ortaya çıkan karmaşık dünya düzenine sorgulayıcı bakış açısını geliştirebilmesi amacıyla çocuklara “eleştirel okuma” ve “eleştirel düşünme” becerilerinin öğretilmesinin gerekliliği ile ortaya çıkmıştır.

Eleştirel okuma nedir?

Eleştirel okuma kişinin okuduğu materyal üzerinde düşünmesi, okuduklarını değerlendirmesi ve okuduklarına ilişkin kendi yargılarını kullanabilmeyi alışkanlık haline getirmesi şeklinde tanımlanmaktadır. (Özdemir, 2002) Darch ve Kameenui ise 1987’de eleştirel okumayı şöyle tanımlamıştır: Okunan metin üzerinde muhakeme yapma, çıkarımlarda bulunma, olaylar ve fikirler arasındaki farkı ayırt etme, yazarın niyeti ve bakış açısını anlama kabiliyetidir. Eleştirel okuma yapan kişinin amacı okuduğu materyaldeki düşüncelere karşıt görüş geliştirmek değil, aynı zamanda farklı görüşleri sorgulamak ve öncelikle savunulan görüşü tartarak bir sonuca ulaşmaktır.

Eleştirel okur ise…

Yazarın ne söylediğini, ne yapmak istediğini ve bunları nasıl yaptığını anlamaya çalışır. Eleştirel olmayan okur bir tarih kitabını gerçekleri öğrenmek dışında bir niyetle okumaz. Eleştirel okur aynı kitabı, yazarın konuyu hangi açıdan ele aldığını, dilsel seçimleri, taraflı olup olmadığını gözeterek okur. Böylece gerçeklerle yorumu, yani nesnel olanla öznel olanı birbirinden ayırmaya çalışır.

Okumayan okur-yazarlar değil nitelikli okurlar için..

Tüm bu tanımlar ve bilgilerden sonra eleştirel okumanın sadece bilgi edinmek amacıyla yapılan okumadan çok farklı bir okuma deneyimi olduğunu söylemeliyim. Asıl soru ise şu: “Okumasını bilen ama hiç okumayan biri ile okumasını bilmediği için okumayan biri arasında sizce bir fark var mıdır?” Gerçek okur-yazarlık yetisi başkalarına bağımlı olmadan, kendi okuma deneyimleriyle, kendisi için bilgi edinmeye, dünyaya, olaylara, insanlara bakışını, içgüdüsünü gitgide derinleştirmeye çalışmaktır. Eleştirel okumayı kendi gündelik yaşantısının bir parçası haline getirmiş kimse okuduklarını, izlediklerini, duyduklarını hiçbir zaman olduğu gibi benimsemez. Okuduklarına kimi yönden katılır kimi yönden katılmaz. Okuduklarıyla en az bir kez hesaplaşır, kulaktan dolma bilgilerle yetinmez. Bu tür bilgilerin geçerli ve geçersizliğini yazılı kaynaklara başvurarak denetler. Böyle bir okuma eyleminin davranış ve düşünüş gücümüzü de besleyip geliştirdiği ortadadır. Okumayan okur-yazarlar ile okuduklarını davranışlarına dökmeyenler de aynı kefede diye düşünüyorum.

Son olarak…

Her anlamda etki altında kalmadan, özgürce, sağlıklı kararlar alabilen, yaşamlarını ve seçimlerini bu kararlara göre şekillendirebilen, bireylerin deyim yerindeyse maruz kaldıkları her türlü habere, reklama eleştirel gözle bakabilmesi üstün nitelikli okurlar olmasına bağlıdır. Tüm bu nedenlerle bu eğitime önem verilmeli. Yalnızca okur-yazar sayısının artmasının eğitim alanında gelişmeyi göstermediği anlamına geliyor. Bu eleştirel okuma eğitiminin okul öncesinde, okulda, okul dışında desteklenmesi ile olabileceği aşikâr.

Yalnızca kendi işi ile ilgilenen, hiçbir konuya toplumsal açıdan bakamayan, paylaşılabilecek hiçbir düşünce üretemeyen renksiz insanlar yerine sanatla ilişki kurabilen, soran, sorgulayan, aydınlığı arayan, gelecek nesli düşünen, vardığı çözümleri başkaları ile paylaşan (tüm bu özellikleri nedeniyle kendini üstün ırk kabul etmeyen) insanların artmasını eleştirel okuma ile sağlayabiliriz.

Kaynak: Emin Özdemir, Eleştirel Okuma