MENÜ

24 Mayıs Pazartesi Paylaşımı “Bir Güzel İnsan: İhsan Yüce”

Bir Güzel İnsan: İhsan Yüce

Kızını vereceği damat adayını bir türlü kararlaştıramayan çıkarcı baba, iradesini zenginden yana kullanan adaletsiz muhtar, köylüsüne kök söktüren merhametsiz ağa, mutlu ailemize dadanan sevimli sarhoş… Büründüğü karakterlere kattığı abartısız ve aynı oranda “büyük” oyunculuğuyla Yeşilçam’da yan rol anlayışını değiştiren usta oyuncu, altmışa yakın filmin senaristi, yönetmen ve şair İhsan Yüce’yi, dostları ve ömrünün çoğunu geçirdiği Salacak semti sakinlerinin tabiriyle İhsan Baba’yı anlatmaya çalışacağım.

Dağıstan’dan Anadolu’ya

Mehmet İhsan Yüce 1921 yılının ocak ayı Elazığ’da, sorunlarına sıklıkla eğildiği “Anadolu”nun kalbinde dünyaya gelir. Kuyumculuk yaparak geçimini sağlayan Dağıstan göçmeni babası Cebrail Bey’in maddi durumu kötüleşince İzmir’in yolu tutulur. Sanatçı önce İzmir Atatürk Lisesi’ni ardından bugünkü Marmara Üniversitesi’nin temellerini oluşturan İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirir. İktisat okumuştur hatta bir süre özel şirketlerde muhasebecilik de yapar fakat parayla olan ilişkisi filmlerinde kızını daha yüksek başlık parasına vermek ya da muhtarlığını yaptığı köyde zenginin tarafını tutmak gibi toplumsal sorunları göstermeye çalışmaktan ibarettir. Tiyatroya 1952 yılında İzmir’deki Halk ve Çocuk Tiyatrosu’nda başlayan sanatçı bir sezonluk Bizim Tiyatro serüveninin ardından 1965 yılında oyuncu ve sporcu Lale Oraloğlu’nun bir araya getirdiği ekibe katılır, orada da bir yılını doldurduktan sonra arkadaşlarıyla birlikte Ankara Drama Tiyatrosu’nu kurar.

Toplumun Sorunlarına Eğilen Yüce Sineması

Yeşilçam’ın belki de en önemli yapımlarını oluşturan aile filmlerinde de karşımıza çıkar İhsan Yüce; 77 yapımı “Gülen Gözler”de Hasan Usta, 78 yapımı “Neşeli Günler”de ise Saadet Hanım’ın (Adile Naşit) talibi sarhoş Nazif karakterlerine can verir. Ertesi yıl Necati Cumalı’nın aynı adlı eserinden sinemaya ikinci defa uyarlanan “Derya Gülü” filminin çekimleri vardır. Filmin altı yıl önceki ilk uyarlaması yeterli ilgiyi görmeyerek beklentilerin altında kalmıştır. 80’li yıllarda “Davaro”, “Çiçek Abbas”, “Postacı”, “Keriz”, “Yılanların Öcü”, “Fatmagül’ün Suçu Ne” gibi pek çok filmde oynar; “Bizim Sokak”, “Çarıklı Milyoner”, “Şabaniye”, “Sosyete Şaban”, “Uyanık Gazeteci”, “İnatçı” gibi filmlerin senaryolarını yazar. 80’li yıllar bitmek üzereyken ülkenin sorunları da değişmeye başlamıştır; bunun sonucunda İhsan Yüce’nin sineması da değişmek, toplumun yeni sorunlarına ışık tutmak zorundadır. Köylerden büyük kentlere yaşanan göç dalgaları özellikle İstanbul’da konut fiyatlarını yükseltmiş, halkın geçim sıkıntısı had safhaya ulaşmıştır. Sanatçı bu kez başarılı olduğu için köyden İstanbul’a tayin edilen Hüsnü Öğretmen’in (Kemal Sunal) hikâyesini aktarır bize. “Öğretmen” filmi, memur maaşıyla İstanbul’da tutunamayan Hüsnü’nün ek işler yaparak ailesini geçindirmeye çalıştığı bir pencereden İstanbul’daki ulaşım ve konut sıkıntısına eleştirel bakışla yazılmıştır. Senaryosunu filmin yönetmeni Kartal Tibet ve yapımcısı Memduh Ün’le birlikte yazan İhsan Yüce her geçen gün öğretmenlik mesleğinde bir adım ileri giderken psikolojik olarak çöküşe uğrayan, sonunda ise aklını kaybeden Hüsnü öğretmenin hikâyesiyle bir kez daha halkı kendi sorunlarıyla yüz yüze getirmeyi başarır.

Yeşilçam’ın Mimarlarından

Yüzden fazla filmde oynayan, altmışa yakın senaryo yazan ve film yöneten bir sanatçının çok para kazanacağı ortadadır ancak sürekli ev değiştirdikleri bir dönem, kızının “Baba alacak mıyız biz bir ev?” sorusuna “Niye ev alalım kızım, bütün evler bizim” diye cevap verecek kadar paradan uzaktır İhsan Baba. Kazandığını sinemaya ve tiyatroya yatırır. Onun için hayat sanat üzerinden insanı geliştirmektir; resim ve heykel yapmak, oynamak, yazmak ve yönetmek, kısacası sürekli üretmektir. Mayıs 1991’de Salacak’ta bahçeli küçük bir evde, mahallelinin İhsan Baba’sı olarak senaryo çalışmalarına devam ettiği bir bahar günü kalp krizi geçirerek aramızdan ayrılır büyük usta. İşlerini yürekten yapmış olmalarından mıdır, bilinmez, çoğu sinemacı dostu gibi kalbi bu ağırlığı kaldıramamış ve yirmi altı yıl önce bu zamanlar aramızdan ayrılmıştır. Türk sinemasının mimarlarından olan İhsan Yüce’yi ölüm yıl dönümünde saygı ve özlemle anıyor, yönetmenliğini Özgür Güzelgül’ün üstlendiği “Bir Yeşilçam Hikâyesi; İhsan Yüce” belgeselinin de yakın zamanda sizlerle buluşacağının haberini vererek sizi sanatçının günümüze ulaşmış tek şiiri “Ekmek, Şarap, Sen ve Ben”den bir alıntıyla baş başa bırakıyorum:

Ekmek, şarap, sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını

ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkahalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…

Recep İlkbahar

Kaynak: Masadergi