MENÜ

07 Eylül Pazartesi Paylaşımı “Neden Görüntülü Görüşmeler Enerjimizi Tüketiyor?”

Neden Görüntülü Görüşmeler Enerjimizi Tüketiyor?

Ekranınız donuyor. Tuhaf bir yankı var. Bir sürü kafa size bakıyor. Çalışma grupları, bire bir toplantılar ve sonra, gün içinde işiniz bittiğinde arkadaşlarınız ve ailenizle yaptığınız hangout görüşmeleri.

Covid-19 salgını başladığından bu yana, her zamankinden çok daha fazla görüntülü görüşme yapıyoruz ve pek çoğumuz bunu yorucu buluyor.

Ama bizi bu kadar yoran şey tam olarak nedir?

Avrupa’nın en ünlü İşletme Fakültesi Insead’de iş yerinde sürdürülebilir öğrenme ve gelişimi üzerine çalışan Profesör Gianpiero Petriglieri ve Clemson Üniversitesinde iş yerinde refah ve ekip çalışması etkinliği üzerine çalışan Profesör Marissa Shuffler ile bu konuda bir röportaj gerçekleştirildi.

Görüntülü görüşme daha mı zor? Yüz yüze iletişimle kıyaslandığında ne farkı var?

Petriglieri: “Görüntülü görüşme, yüz yüze sohbetten daha fazla odaklanma gerektiriyor. Görüntülü sohbet demek, yüz ifadeleri, sesin tonu ve perdesi ve vücut dili gibi sözsüz ipuçlarını anlamak için daha fazla emek vermemiz gerekiyor demektir. Tüm bunlara daha fazla dikkat etmek çok fazla enerji tüketir. Bedenlerimiz bir arada olmadığımızı hissetse de zihinlerimiz bir aradadır. İnsanların çelişkili duygulara sahip olmasıyla sonuçlanan bu uyumsuzluk yorucudur. Kendinizi sohbete doğal bir şekilde bırakarak rahatlayamazsınız.”

“Sessizlik ise başka bir zorluk. Sessizlik gerçek hayattaki bir konuşmada doğal bir ritim yaratır. Ancak bu, bir görüntülü konulmada gerçekleştiğinde,teknoloji konusunda endişelenmeye başlarsınız. Ayrıca insanların kendilerini rahatsız hissetmelerine sebep olur. Alman akademisyenler tarafından 2014’te yapılan bir araştıma, telefon veya telekonferanslardaki gecikmelerin insanlara bakışımızı olumsuz yönde şekillendirdiğini gösterdi: 1.2 saniyelik gecikmeler bile insanların karşıdakini daha az “sıcakkanlı” ve “odaklanmış” olarak algılamasına neden oluyor.”

Shuffler: “Bir diğer faktör de fiziksel olarak kamerada olduğumuzda izlendiğimizin fazlasıyla farkında olmamız. Bir video görüşmesindeyken herkesin size baktığını bilirsiniz; sahnedesinizdir, bu yüzden bir sosyal baskı oluşur ve performans göstermeniz gerektiğini hissedersiniz. Performans göstermek gerektiği hissi sinir bozucu olabilir ve daha streslidir. Ayrıca ekranda kendi yüzlerini görebildiklerinde insanların kendilerine bakmamaları ya da kamera önünde neler yaptıklarının farkında olmamaları da çok zordur.”

 Mevcut koşulların bu duruma nasıl bir katkısı var?

Petriglieri: Görüntülü görüşmeler ekstra stres yaratsa da “Zoom yorgunluğumuz” sadece buna bağlanamaz. Mevcut şartlarımız da – sokağa çıkma yasağı, karantina, evden çalışma ve benzeri şartlar – buna sebep oluyor.

Bu aramalara/toplantılara katılmak zorunda hissetmemizin de buna sebep olabileceğini düşünüyorum. Görüntülü aramalar, geçici olarak kaybettiğimiz insanları hatırlatıyor bize. Örneğin, bir iş arkadaşınızı çevrim içi olarak her gördüğünüzde, iş yerinde beraber olmanız gerektiğini hatırlayarak üzüntü duyarsınız. İster içe dönük ister dışa dönük olalım bence hepimiz bu süreçten yorulduk. Hepimiz bu salgın sürecinde alışık olduğumuz düzenin parçalanmasını deneyimliyoruz.”

“Bir de hayatımızın eskiden ayrı olan ögelerinin – iş, arkadaşlar, aile – artık aynı yerde olduğu gerçeği var. Bireylerin farklı ortamlara özgü sosyal rolleri, ilişkileri, eylemleri ve amaçları vardır ve bu çeşitlilik sağlıklıdır. Bu çeşitlilik azaldığında olumsuz duygulara karşı daha savunmasız hâle geliriz.”

“Bir bara gittiğinizi, aynı barda profesörlerinizle konuştuğunuzu, ebeveynlerinizle buluştuğunuzu ya da biriyle çıktığınızı hayal edin, garip değil mi? Şu anda yaptığımız şey tam da bu. Kaygıyı tetikleyen bir krizin ortasında kendi alanımızda hapsedildik ve tek etkileşim yolumuz bir bilgisayar ekranı.”

“İşimize ve ailemize karşı yükümlülüklerimizi yerine getirdikten sonra kendimize ait boş zamanımızın olmaması da bu yorgunluğun sebeplerinden biri olabilir.

Ama mesela arkadaşlarımla Zoom’dayken bu beni rahatlatmaz m?

Shuffler: Çoğumuz ilk kez büyük grup görüşmeleri yapıyoruz. Yorgunluk hissi kısmen, bu görüşmelere istediğiniz için mi yoksa zorunda hissettiğiniz için mi katılmanızla alakalı. Eğer bunu bir zorunluluk olarak görüyorsanız bir mola vermek yerine tetikte olduğunuz daha fazla zaman geçiriyorsunuz anlamına gelir. Arkadaşlarınızla yapacağınız gerçek bir sohbet size kendinizi daha sosyal hissettirecek ve kendiniz olma şansını bulduğunuz daha az “Zoom yorgunluğu” oluşturacaktır.

Petriglieri: Özellikle kalabalık grup görüşmeleri daha fazla performans gösterme baskısı yaratabilir. İnsanlar televizyon izlemeyi sever çünkü zihninizin amaçsızca dolaşmasına izin verebilirsiniz. Ancak kalabalık bir görüntülü aramada “televizyon izliyormuşsunuz ve televizyon da sizi izliyormuş gibi” hissedersiniz.

Peki Zoom yorgunluğunu nasıl hafifletebiliriz?

Shuffler: Bazı durumlarda, görüntülü görüşmelerin gerçekten en verimli seçenek olup olmadığını sorgulamalıyız. İş söz konusu olduğunda açıklayıcı notlar içeren paylaşımlı dosyalar, aşırı bilgi yüklemesini önleyen daha iyi bir seçenek olabilir. Ayrıca doğrudan iş konuşmaya dalmadan önce hâl hatır sormayı da tavsiye ederim. İnsanların nasıl olduklarını kontrol etmek için biraz zaman ayırın. Bu, dünyayla yeniden bağlantı kurmanın ve güven tazelemenin, yorgunluk ve endişeyi azaltmanın bir yoludur.

Video toplantılar arasına mola zamanları koymak yenilenmemize yardımcı olabilir. Esneme hareketleri yapabilir, bir şeyler içebilir veya biraz egzersiz yapabilirsiniz. Sınırlar ve geçişler önemlidir, iş ile özel hayat arasında gidip gelirken tampon alanlar yaratmamıza imkân sağlar.

Petriglieri: Bazen de biriyle iletişime geçmek istiyorsanız geleneksel yöntemleri kullanın. Zoom’da görüşmek yerine o kişiye yazın.

Çeviri: Özlem Öztürk

Kaynak: BBC