MENÜ

16 Ekim 2017 Pazartesi Paylaşımı “Neden Edebiyat?”

Neden Edebiyat?

Edebiyat, duyguları, şiirleri, hayalleri söz ya da yazı ile etkili, hoşa giden yolla anlatma sanatı. Edebiyat, roman, öykü, şiir, anı, denme, tiyatro, yaşam öyküsü gibi anlatım türlerini kapsar.

Bilim ve teknolojinin olağanüstü gelişmesi, böylece bilginin sayısız parça ve bölümlere ayrılması sonucunda, bilginin uzmanlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu kültürel eğilim, önümüzdeki yıllarda iyice belirginlik kazanacak. Uzmanlaşma, kuşkusuz birçok yarar getirir. Daha derin araştırmaların ve daha büyük deneylerin yapılmasını sağlar.

Edebiyat, meslekleri, hayattaki amaçları, coğrafi ve kültürel konumları ve kişisel durumları ne kadar farklı olursa olsun, insanların kendilerini tanıyabildikleri ve birbirleriyle konuşabildikleri, insan yaşantısının ortak paydalarından biridir.

Etik ve kültürel farklılıklarda insanlık mirasının zenginliğini görmeyi ve bu farklılıkları insanlığın çok yönlü yaratıcılığının belirtisi olarak değerlendirmeyi, edebiyattan daha iyi hiç bir şey öğretemez. İyi edebiyat yapıtlarını okurken hiç kuşkusuz, büyük bir keyif alırız ama aynı zamanda insan bütünlüğümüz ve insanca kusurlarımız içinde, yaptığımız işler, düşlerimiz ve karabasanlarımızla bir başımıza ve bizi başkalarına bağlayan ilişkiler içinde toplumdaki imgemizde ve bilincimizin gizli kovuklarında ne olduğumuzu ve nasıl olduğumuzu öğreniriz.

Edebiyat, insanlar arasındaki kurduğu kardeşlik bağı ile insanların diyaloga girmelerini ortak bir köken ve ortak bir bilince varmalarını sağlayan, tüm zaman engellerini aşan bir yaratıdır. Kültürün en büyük zaferi, zamanın ve mekânın ötesinde, ortaklaşa insan yaşantısının bir parçası olduğunu duyumsamaktır. Bu duygunun her kuşakta yinelenerek sürmesine, hiçbir şey edebiyattan daha çok katkıda bulunmaz.

“Edebiyat ne işe yarar?” sorusu fena bir soru değildir aslında. Çünkü roman ve şiiri yaratan rastlantı değildir ki romanlar ve şiirler, bir kuşun şakımasıyla ya da batmakta olan güneşin görünümüyle aynı şey olsun. Romanları ve şiirleri insanlar yaratmıştır, dolayısıyla nasıl ve neden doğduklarını, amaçlarının ne olduğunu ve neden bu kadar kalıcı olduklarını sormakta sakınca yoktur. Edebiyatın ilk yararlı etkilerinden biri, dil düzeyinde gerçekleşir. Okumayan, edebiyata el sürmemiş bir insanlık, kaba ve ilkel dil yüzünden ürkütücü iletişim sorunları yaşayan bir sağır dilsizler topluluğuna döner. Aynı şey bireyler için de geçerlidir. Hiç okumayan, az okuyan ya da yalnızca süprüntü okuyan bir insan, engelli bir insandır. Çok konuşabilir ama az şey söyler. Çünkü söz dağarcığı kendi kendini dile getirmeye yeterli değildir. Düzgün konuşmayı ve enine boyuna düşünerek, özenli, incelikli konuşmayı iyi edebiyattan öğreniriz. Edebiyat, aşkın tutkunun sanatsal yaratı niteliği edinmesine bile katkıda bulunmuştur. Edebiyat olmasaydı sevgi olmazdı. Aşk ve haz, daha yoksul olur; duyarlık ve incelikten yoksun kalırdı.

Edebiyatın, ulusların hayatında önemli bir yeri olduğunu düşünmemiz için bir neden daha var. Tarihsel değişimin gerçek şartı ve özgürlüğün en iyi koruyucusu olan eleştirel düşünce edebiyat olmadan, onulmaz bir yara olacaktır. Çünkü nitelikli edebiyat yapıtlarının tümü de köktencidir ve içinde yaşadığımız dünyayla ilgili köktenci sorular atarlar ortaya.

Edebiyat yazgılarına boyun eğen, yaşadıkları hayattan hoşnut olan insanlara hiçbir şey söylemez. Edebiyat asi ruhu besler, uzlaşmazlık yayar; hayatta çok fazla şeyi ya da çok az şeyi olanların sığınağıdır. İnsan, mutsuz olmamak ve bütünlenmek için edebiyata sığınır. Kültürün sürekliliğini sağlaması ve dili zenginleştirmesinin de ötesinde edebiyatın, insanlığın ilerlemesine en büyük katkısı, belki de bu dünyanın, düzenin bozuk olduğunu; bunun tersini ileri sürenlerin, güçlülerle talihlilerin yalan söylediklerini, dünyanın düzeltilebileceğini düş gücümüzün ve dilimizin yaratabileceği dünyalara daha yakın bulunabileceğini bize anımsatmasıdır. Yaşadığımız dünyayı durmadan incelemek, gittikçe daha olanaksız bir görev olup çıksa da özgür ve demokratik bir toplum yaşadığımız dünyayı yaşamak istediğimiz dünyaya daha yakın olmaya çalışmak gerektiğinin bilincinde olan sorumlu ve eleştirici yurttaşlardan oluşur.

Edebiyat, neredeyse her insanın, her bireyin hususi alanına temas eder. Edebiyatın işi budur sanki. İnsanın sonsuz zenginlikteki ve değişkenlikteki hayatı, her bireyi içerecek biçimde, edebiyatın bilgisi ve duyarlılığı içinde yer alır. Edebiyat, neredeyse her insanın anlamlandırılmış hayat kaydıdır. Edebiyatın toplumla ilişkisi de her zaman için bireyden geçmiştir. En realist edebi akımlar için de geçerlidir bu olgu. Aşkın ve savaşın en manalı kayıtlarını da edebiyat yapmıştır.

Düş gücümüzün yoksullaşmasını, özgürlüğümüzün güçsüzleşmesini istemiyorsak çaba sarf etmeliyiz. Daha açık ve seçik söylemek gerekirse kitap okumalıyız.

Kaynakça: Marino Vargas Lcosa (The New Repuliç Gazetesi. ABD) 
Çeviren: Celal Üstel (Edebiyatın Dünü ve Bugünü)