MENÜ

24 Eylül 2018 Pazartesi Paylaşımı “Dil Bilmek”

Dil Bilmek

“Bir lisan, bir insan”, boşa söylenmemiş bu sözü hepimiz biliriz. Dil bilmek ve bunu kullanmak kişiye tartışmasız çok şey katar.

Dili bir komünikasyon aracı olarak görsek de aslında bir araçtan daha fazlasıdır, anlamı ifade etmenin sistemsel bir yoludur. İnsanın çocukluktan olgunluğa kendini bağımsız yönetmesini, sosyalleşmesini, kültürünü, eğitici ve geliştirici durumları içerir.

Her dilin kendine ait ritim ve ruha sahip farklı elementleri ve aynı zamanda kendi içinde tanıdığı kültürel öğeleri vardır. Kısacası, her dil bir zenginliktir.

Dilin, yüz bin yıl önce Afrika’da oluştuğu ve elli bin yıl önce Ortadoğu üzerinden dünyaya yayıldığı yönünde bilgiler mevcuttur. Modern dillin, kırk bin yıl önce avcılıkta ve taş yontmadaki üretim araçlarının kullanıma başlandığı döneme denk düştüğü kabul görmektedir.

Dil bilimcilere göre bugün dünyamızda 6000 den fazla dil konuşulmaktadır. Ancak, bugün politik güçler tarafından dünyamızda tanınan dillerin sayısı birkaç yüzü geçmez.

İlkokuldan beri dil bilgisi derslerinde öğrendiğimiz bir dil aileleri ve grupları meselesi vardır: Hatırlamak gerekirse;

Ural-Altay dil ailesi, Afrika-Asya dil ailesi, Hint-Avrupa dil ailesi başlıca ailelerdir. Türkçe, Ural-Altay dil grubundadır.

Hint-Avrupa dil ailesinin grupları ise, günümüzde en çok öğrenilmeye rağbet gören yabancı dillerdir:

Germen (Almanca, Holandaca, İngilizce ve diğerleri),

Roman (Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve diğerleri),

Slav (Polonyaca, Çekçe, Rusça)

Bazı diller aynı dil grubuna ait olduklarında rahatlıkla çağrışım yaparlar. Meselâ; Fransızca bilen biri İtalyanca veya İspanyolcayı çok daha çabuk öğrenebilir.

Dilin gösterdiği evrimi ve tarihi gelişimi, hızlandırılmış biçimiyle günümüz dünyasında bir insanın yaşamındaki çeşitli evrelerde gözlemlemek mümkündür. Bu evrelerin ilki sesler çıkarmakla sınırlıdır. Bu sesleri, sözcük edinmeler ve bu sözcüklerin anlamlı bir biçim düzene girmesi anlamına gelen cümle kuruluşları izler. Günümüzde bir insanın yaşamına sığdırılan bu gelişme, insanlık tarihinde yüzyıllara karşılık düşmüştür.

İnsanoğlunun dil edinme becerisi, binlerce yılın deneyim ve tecrübelerine dayanır. Dil, önce ses, sonra sözcük, sonra söz dizimi olarak karşımıza çıkar.

İnsanoğlu, birden fazla dil konuşma yeteneğine sahip olduğuna göre, tek dil dayatmanın hiçbir değeri yoktur. Zaten globalleşen dünyamızda, dünya nüfusunun yarısı birden fazla dil konuşmaktadır.

Türkiye’de de yabancı dil giderek önem kazanmaktadır. Avrupa ile gelişen ilişkiler ve Türkiye’nin dışa açılması sonucunda yabancı dil ihtiyacı da artmaktadır. İnternet’in gelişmesi ve ticarî ilişkilerin artması Türkiye’de de yabancı dil öğretiminin gelişmesine zemin hazırlamaktadır.

Bir fikir, öğreti, kavram sunulurken genelde hep pozitif ve negatif yönleri sıralanır. Ben de bu yazımda yabancı dil bilmenin avantaj ve dezavantajlarını sıralayayım dedim ama düşündükçe karşıma hep avantajları çıktı. Negatif bir yönünü göremediğim bu zenginliği siz de kendinize elinizden geldiğince katın.

Yabancı dil bilmenin yararlarını kısaca sıralarsak;

Dil bilmek, belli sektör ve iş alanlarında yaratıcılığı kolaylaşır. Örneğin; reklâmcılık, dış ticaret, yazarlık, bilgi teknolojisi (yabancı uluslararası terimler) alanlarında.

İş ararken adaylar arasında bir adım önde olursunuz.

Kendine güven duygusu ile kendi kendine yetme duygularınız güçlü olur.

Zaman kazanırsınız; kendi işinizi halledebileceğiniz için tercümana, tercüme bürolarına veya aracıya pek gereksiniminiz kalmaz.

Kendini ve ülkeni iyi bir şekilde temsil edersin.

Seyahatlerde özgürlük ile seyahatlerinizin daha zevkli ve pratik olacağına inanıyorum.

Yeni bir ilgi alanı çıkabilir karşınıza. Dil içinde taşıdığı kültür ile belli sporlara, uğraşlara eğilimler taşır, siz hayatınıza bunlardan birini veya birkaçını seçerek yeni bir anlam ve renk katabilirsiniz.

Dilin tarihsel gelişimini, Türkiye’de ve dünyadaki önemini, kazandıracağı yararları gördükten sonra, yabancı dil öğrenmenin yolları nelerdir sorusunun cevabına bakalım şimdi de…

Yabancı dil geliştirilirken hem teorik, hem pratik uygulamaları yapmak gerekir.

Kulak dolgunluğu yapması amacıyla öğrendiğiniz dilde şarkı dinlemek

Çeşitli kelimeler yaratılan oyunlar oynamak.

Orijinal versiyonları ile film izlemek, o dilin mensup olduğu TV kanalını izlemek.

Dergi, çocuk kitapları ve kolay dilde yazılan hikâye kitapları okumak. Sabahları beyin dinçken veya yatmadan önce 15 dakika okumak bile yeterli olacaktır.

Cep telefonun dilini öğrendiğin yabancı dile çevirerek kullanma.

Mektup arkadaşı edinip bir ya da birden fazla kişiyle yazışmak,

Yabancı dil öğretici çeşitli yayınevlerinin çıkardığı kitap serilerini almak ve kendi iç disiplininizle bunların zaman yönetimi yaparak çalışmak.

Bunları uygularken ekleyebileceğim birkaç önemli adım ise;

Paragraf okuma ve/veya dinleme

Yüksek sesle okuma ve bazen de sessiz okuma

Tekrar yapma

Duyduğunu yazıya dökme

Aynısını kopyalama (yazılı veya sözlü)

Bilgi transferi; yani bir çeşit uygulamadan bir diğerine geçme. Görselden yazmaya veya tam tersi yazılı çalışmadan görsele geçme.

Dili bilen bir başka kişi ile röportaj yapma, karşılıklı konuşarak ondan bilgi almaya çalışma.

Bütün bunları sizlerle paylaştıktan sonra eğer bana kalkıp sorarsanız: “Ece, sen peki bunların hepsini yaptın mı?” Cevabım çok net olacaktır: “Evet, yaptım.” 18 yaşındayken yurt dışında okumaya gitmenin verebileceği tüm avantajları en etkin biçimde kullanmanın öncesinde de, dünyanın her bir yanından yüzlerce mektup arkadaşı ile yazışıyordum, babamın işi nedeniyle Türkiye’ye gelen iş adamı arkadaşlarına İstanbul’u gezdirirken hep gönüllü oluyordum, kendi çapımda tercümeler yapıyor ve bunlardan zevk alıyordum.

Şu anda da İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve Boşnakçanın dâhil olduğu beş yabancı dil bildiğimi gururla bu yüzden söyleyebilirim. İnanın bana, birtakım özverilerde bulunmadan kendinizi geliştirmeniz kolay değil. Hepinizin Avrupa Diller Günü kutlu olsun.

Kaynak: Ece Vahapoğlu “Genç Gelişim Dergisi”