MENÜ

31 Mayıs Pazartesi Paylaşımı “Zaman Yönetimi Mi Yaşam Yönetimi Mi?”

Zaman Yönetimi Mi Yaşam Yönetimi Mi?

Bir okurum zaman kullanımı ile ilgili karşılaştığı zorluğu şöyle dile getirmiş:

“29 yaşındayım, yalnız yaşıyorum ve genelde sosyal aktiviteleri seven bir yapıya sahibim. Sizin daha önceden “İyi Düşün, Doğru Karar Ver!” ve “Yeniden İnsan İnsana” adlı kitaplarınızı okumuştum ve çok etkilenmiştim; hatta kitaplarda bahsettiğiniz şeylerin birçoğunu kitabınızın ismi “Savaşçı” gibi uygulama yoluna gittim, bu uygulama esnasında en fazla üzerinde durduğum ve bana göre başarısız olduğum konu zamandı.

Kitaplarınızda zaman kavramından ve öneminden bahsettiğiniz kısımlar benim çok dikkatimi çekti ve bu konuyu yaşama geçirmeye karar verdim, bu uygulamada öncelikli olarak zaman çizelgesi oluşturdum daha sonra bunu uygulamaya koydum fakat uygulamam sonrasında yaşadığım problem bana zamanın farkında olmadığım gerçeğini ortaya koydu. Çünkü çevremdeki bütün etkileşimler benim zaman konusundaki konsantrasyonumu dağıtıyordu. Defalarca denememe rağmen bunu çözemedim ve en sonunda mücadelem kırıldı.

Bu konuda bana önerebileceğiniz çözümler var mı?

Soruyu soran okurumun doğru bir teşhiste bulunarak işin özüne gittiğini söylemek isterim; yani, zamanını yönetmesini bilen yaşamını yönetmesini biliyor demektir. Bunu sezen ve bu konudaki sorunu çözmek için uğraşı veren okurum doğru yolda. Ne var ki, zorlu bir mücadele vereceğinin farkına varmadan, böyle bir mücadelenin içine gireceğinin hazırlığını yapmadan değişimi başlatmış durumda.

Önce şu konuda açıklığa kavuşalım: Zaman yönetmek ve yaşam yönetmek eş anlamlıdır; çünkü yaşam dediğimiz o karmaşık süreç ancak zaman içinde oluşabilir. Eğer kendi yaşamınızla ilgili iyi bir alt yapı oluşturamamışsanız, zaman yönetimine giriştiğiniz zaman yaşamınızla ilgili bilincinizdeki eksiklikler hemen önünüze çıkacaktır. Ve okurum bunu bireysel olarak deneyimlemiş durumda.

“Evet”ini keşfetmek; Bütün zorluk burada.

Kişi, “Bu benim yaşamım.” diyebilecek bilince ve güce erişmişse, o zaman, “Bu benim zamanım.” diyebilir. Şimdi bu cümleyi bir örnekle biraz açalım: Kitaplarımda değişik yerlerde irdelemiş olduğum gibi insanın hem “ait olma – bağımlı” hem de “birey olma – bağımsız” yönleri vardır. Ait olma yönü baskın olan birey kendi isteklerinden çok, başkasının kendinden beklediklerini yapma eğilimindedir. Öte yandan ait olma ve birey olma yönü dengelenmiş kişi hem kendi isteklerini hem de diğer kişilerin beklentilerini hesaba katarak seçimlerini yapar ve eyleme geçer.

Bizim kültürümüz ait olma yönü güçlü bir kültürdür. Bizlerin yetiştiriliş tarzımızda “başkası ne der!” çok önemli rol oynamıştır.

“Bu benim yaşamım.” diyebilmek için kişinin bilincinde ait olma ve birey olma dinamiklerini gözleyebilmesi gerekir. Yukarıda belirttiğim “Benim yaşamım” bilincine erişmek ifadesinden kastım bu.

Bu bilince erişmek, bir başka ifadeyle farkında olmak kendi başına yeterli değil; farkına vardığı şeyleri uygulamaya koyacak güçtür. Bireyin gücü yetersiz ise farkına vardığı şeyleri eyleme dönüştüremez.

Peki, birey bu güce nasıl ulaşır? Bu güç, bireye ya başkaları tarafından verilir ya da birey bu güce kendi istemiyle sahip çıkar. Örneğin, “Gel otur bir çayımızı iç!” teklifi ile karşılaşan biri, “Evde annem hasta, ona doktor götürüyorum.” dediğinde aklı başında hiç kimse, “Boş ver şimdi annenin hastalığını; sen gel bizimle otur, çay iç!” diyemez. Derse, toplum o kişiyi kınar. Bu nedenle birçok kişi, bu tür “sosyal mazeretleri” kalkan yaparak kendi istediklerini yapabilecek zamanı bulmaya çabalar. Yani gücü bu tür mazeretlerden elde ederler. Aslında, belki anne hasta değildir; kişi evde kendi başına kalıp kitap okumak istemektedir. Ama, o ortam içinde “Eve gidip kitap okumak istiyorum,” deme gücünü kendinde bulamadığı için annenin hastalığı mazeretini kullanmaktadır.

Kişi kendi başına kitap okumanın yaşamındaki önemine inandığı ve kitap okumaktan vazgeçmemeye karar verdiği zaman, “Gel otur bir çayımızı iç.” teklifine çok rahatlıkla “Hayır!” diyebilir ve bu kararından tedirginlik duymaz. Yani, kişinin ortamdan gelen bir baskıya “Hayır” diyebilmesi için önce özündeki “Evet”i keşfetmesi gerekir.

Soru sahibi sevgili okurum kendi gönlünde yanan ve mutlaka gerçekleştirmek istediği bir “Evet!”i keşfedinceye kadar zaman yönetim denemeleri güçsüz ve cılız kalacaktır. Zaman yönetimi yaşam yönetimidir. Yaşamınızı yönetmek için, o yaşamın yöneltildiği bir hedef, bir “Evet” olması gerekir.

Kaynak: Doğan Cüceloğlu (01/04/2006)
www.dogancuceloglu.net/